Bası (Yatak) Yarası

Bası (Yatak) Yarası

Önleyici tedavi Bası yaralarının tedavisinde önemli olan bası yarası oluşabilecek hastayı önceden tespit edip, yara oluşumunu engellemektir. Bu nedenle, havalı yatak, hastanın sık sık yatakta çevrilmesi, altının kuru, çarşaflarının düzgün ve dayanma noktalarının yer değiştirme uygulaması gibi koruyucu yöntemler uygulanabilir. Derinin pudralanarak nem oranının düşürülmesi önerilse de, nemlenen pudranın daha fazla zarar vereceği akılda tutulmalıdır.

Yavaşlayan kan dolaşımını ve iskemiyi ortadan kaldırmak amacı ile dolaşımı destekleyen masajlar yapılması büyük önem taşır. Hastalarda tedavide öncelikli olarak olası yara bölgesinin dışkı ile kontaminasyonu engellenmeli, idrar sondası temizliğine ve biriken idrar kalmamasına dikkat edilmeli, akciğer problemi olan hastalarda solunum fizyoterapisi uygulanmalıdır. B

Basının giderilmesi için en geç 2 saatte bir pozisyon değiştirilmelidir. Bası yaralarının önlenmesinde altın kural pozisyon değişikliğidir. Hasta uyuduğunda uyuma sırasında yüzüstü pozisyon seçilmelidir. Burada amaç, ağırlığı eşit olarak dağıtmak ve hiçbir yere 32 mmHg’dan daha yüksek basınç uygulamamaktır. Bundan başka ağırlık noktalarını dağıtmak üzere statik ve dinamik cihazlar kullanılabilir. Sünger ve silikon jel destekler, yumurta kapları ve koyun pöstekileri gibi destekleyici pansuman malzemeleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak bunlar yeterli koruma sağlamaz, ekonomik olarak yük getirirler. Çok bilinen koyun pöstekisi belki başlangıçta kabarık ve temizken ve pozisyon değişikliği kurallarına uygun kullanıldığında zarar vermeyebilir.

Ancak koyun pöstekisi çabuk kirlenir, ezilir ve sertleşir, fayda yerine zarar verir. Bundan başka koruyucu şilteler, su yatakları, statik ya da değişken havalı şiltelerin koruyuculukları hakkında yeterli kontrollü çalışma henüz yoktur. Bu nedenle bu ürünlere güvenerek temel kuralları ihmal etmek yine yara açılması ile sonuçlanır. Yara korunmasında kullanılan dinamik sistemler olarak en sık hava dolaşımlı yataklar tercih edilmektedir. Yatalak hastalarda kullanılması büyük yaraların açılmasını engelleyebilir.

Pozisyon değişikliği, kuru zemin ve nemsizlik elde edilmez ve sürtünme engellenmezse bu yataklarında faydası olmaz. Daha ileri teknolojili yüksek hava kayıplı ve düşük hava kayıplı yataklar bulunmaktadır. Bu tür hastalar için geliştirilen Clinitron yatak: polyester kılıf içerisinde sıcak hava ile hareket ettirilen seramik mikroküreler ile bası noktalarında değişim ve dağılım sağlar. Ciltte kuruma, dehidratasyon, elektrolit bozukluğu, oryantasyon bozukluğu, halüsinasyon gibi yan etkilerinin yanı sıra çok pahalı ve hantal’dır Önleyici prensipler uygulanmamış veya her türlü çabaya rağmen yara açılmışsa artık hastanın genel durumu ve açılan yaranın durumuna göre tedavi planlanır. Yapılacak tedavi girişimleri: sistemik, lokal yara ve cerrahi tedavi prosedürleri olarak üçe ayrılır.

Sistemik Tedavi Tedavide ilk önce hastanın beslenmesi düzeltilmelidir. Burada amaç hastanın azot dengesini pozitife getirerek doku yıkımının önüne geçmektir. Günde 25- 35 kg/kal proteinsiz kalori verilmelidir. Protein ihtiyacı ise günde 1,5–3 kg/kal alacak şekilde verilmelidir. Yara iyileşmesi için A ve C vitaminleri verilmelidir. Çinko epitelizasyon ve fibroblast proliferasyonu için gereklidir. Bunlar dışında demir, bakır ve kalsiyumda günlük diyete eklenmelidir. Hastanın albumin seviyesi en az 2.2 gr/dl’ nin üzerinde tutulmalıdır. Oral yolla beslenemeyen hastalar için alternatif yollar olarak nazogastrik sonda, bunun mümkün olmadığı durumlarda i.v. hiperalimentasyon uygulanmalıdır. Bu hastalarda kan hemoglobin değerlerinin normal sınırlarda tutulması yeterli doku oksijenasyonunun sağlanması açısından son derece önemlidir. Ayrıca hasta opere edilmek isteniyorsa hemoglobin düzeylerinin 12 – 15 gr/ 100 ml’nin üstünde olması istenir.

Bası yarası olan hastaların tedavisinde üzerinde durulması gereken bir diğer konuda enfeksiyondur. Hastalarda yara bölgesinin dışkı ile kontaminasyonu engellenmeli, idrar sondası bakımına dikkat edilmeli, akciğer problemi olan hastalarda solunum fizyoterapisi uygulanmalıdır. Doku kültürü ve antibiyogram sonrası sistemik antibiyotikler kullanılmalı, hatta sistemik tedavi ve topikal tedavi ile desteklenmelidir. Basınç etyolojide birincil faktör olduğundan açılan yarada da yara bölgesindeki basıncın kaldırılması gerekmektedir. Aksi takdirde yarada iyileşme olmadığı gibi şartlar daha da kötüye gider. Buna yönelik olarak yapılabilecek en basit tedavi önleyici yöntemlerde bahsedildiği gibi hastanın yatak içindeki pozisyonunu en geç iki saatte bir değiştirmektir. Bunu yaparken diğer yerlerinde yeni yaraların oluşmasına da yol açmamak gerekir. Ayrıca havalı yatak kullanımı hasta ağırlığının her bölgeye eşit dağılımını sağlayarak basıncın olumsuz etkisini azaltır. Spastisite bası yarasının tedavisinde göz ardı edilmemesi gereken bir sorundur. Spazmın engellenmesi hem cerrahi uygulanabilmesi, hem de cerrahi sonrası tekrar yara açılımının engellenmesi için gereklidir.

Yara Tedavisi Lokal tedavide yapılması gereken ilk şey yara yüzeyinin debridmanıdır. Yara yüzeyindeki bütün nekrotik yani ölü dokular alınmalı, enfekte olmuş odaklar drene edilmeli ve debridman esnasında doku kültürü alınmalıdır. Debridman sonrası temizlenen yara bölgesinin topikal yara bakımına geçilir. Topikal bakımda amaç yaranın nemli tutulması, oluşan debrislerin uzaklaştırılması ve enfeksiyonun geriletilmesidir. Bu yaralar dışkı, ter ve idrar kaçakları ile kolayca kontamine olduklarından hemen her zaman yarada enfeksiyon vardır. Bu bulaşma kontrol altında tutulur ve pansuman yöntemi ve sıklığı buna göre ayarlanırsa yara enfeksiyonu hiçbir zaman güçlenemez.

Topikal yara bakımı amacıyla kullanılan povidon-iodin, hidrojen peroksit, asetik asit, sodyum hipoklorid, gümüş sulfadiazin gibi çok çeşitli solüsyonlar gerekli olmadıkça kullanılmamalıdır. Debridman sonrası kullanılacak en ideal materyal serum fizyolojiktir. Serum fizyolojik ile yapılan ıslak pansumanın etkili olabilmesi için yara kavitesinin (boşluğunun) ıslatılmış gazlarla çok iyi doldurulmuş olması ve pansumanın 6-8 saatte bir yenilenmesi gerekmektedir. Böylece enfeksiyonda kontrol altında tutulmuş olur. Bu şekilde yapılan pansuman oldukça etkili olmasına karşın cerrahiye hazırlık oldukça uzun zaman alır. Bunun dışında kapalı, yarı kapalı ve aljinat pansuman materyalleri de kullanılabilir. Kapalı pansumanlar hidrokolloidlerdir. Hava geçişine müsade etmezler. Yara ile karşılaştıklarında jel halini alırlar. 3-5 günde bir değiştirilebilmeleri bir avantajdır fakat sadece evre 1 – 2 ülserlerde etkilidirler. Yarı kapayıcı pansumanlar hava geçişine izin veren poliüretan tabakadan oluşurlar. Sadece yüzeyel ve enfekte olmayan yaralarda etkilidir. Aljinatlar akıntılı olan yaralarda emici fonksiyon görürler. Doğal yolla yıkılır, granulasyon dokusu gelişimini engellemez ve bakteriyel kontaminasyonu azaltırlar.

Yaranın Cerrahi Tedavisi Bası yaralarında cerrahi girişim gerekçeleri şöyledir. Yarada iyileşme olmaması Yaranın eklem boşluklarına ve kemiğe kadar ilerlemiş olması Hastanın kısa sürede mobilize olma gereği Yaranın geniş olması ve genel tıbbi durumunu kötü yönde etkilemesi Cerrahi ilkeler kısaca şu şekilde belirlenmiştir: ?Cerrahide ilk safha ülser eksizyonudur. Ülser eksize edilirken radikal davranılması gerekmektedir. Ülserin tamamının etrafındaki nekrotik doku materyali ile birlikte çıkarılması gerekir. Ayrıca tabandaki granülasyon dokusu da uzaklaştırılmalıdır. Çünkü bu doku seröz akıntıya neden olup cilt flebinin yapışmasına engel olur ve flep altında seroma oluşumuna neden olabilir. Kemik dokuyu destrükte etmiş yaralarda, kemik doku sağlam kemiğe ulaşana dek debride edilerek çıkarılmalıdır.

Yaranın kapatılmasında kullanılabilecek yöntemler primer kapatma, deri greftleri, lokal cilt flepleri, kas – deri flepleri, fasyokutan flepler ve nörosensoryel fleplerdir. Her tür kapamadan sonra yeni yara açılmayacağı garanti edilemez. Primer kapatma ve deri grefti ile sağlanan onarımlarda tekrarlama olasılığı çok yüksektir. Kapatmada kas deri fleplerinin üstünlüğü gösterilmiştir. Kas dokusunun iyi kanlanan bir doku olması, büyük hacimli boşlukları doldurmaya elverişli yapıda olması, ilerleyen dönemde tekrar cerrahi girişime olanak sağlaması kas-deri fleplerinin avantajlarıdır. Dezavantajları felçli hastalarda adalelerin atrofik olmaları, basınca ve kansızlığa duyarlı olmalarıdır.

Yaranın kapatılmasında temel prensip ülser bölgesine yeteri kadar sağlam doku taşımak ve kapatmakta kullanılacak flebi oldukça büyük planlamaktır. Yara ölü boşluk olmayacak şekilde kapatılmalıdır. Fasyakütan flepler de yeterli kan dolaşımına sahip olup, iskemiye oldukça dayanıklıdırlar. Dezavantajları büyük yaraları doldurmaya yetecek doku içermemeleridir. Diğer bir yöntemde yaranın nörosensöryal fleplerle kapatılmasıdır. Oldukça zor bir yöntem olduğu için klinik kullanım bulamamıştır.

Whatsapp üzerinden ANINDA görüşmek için buraya tıklayınız.

Whatsapp'dan ulaş

Bizi Takip Edin


Profesyonel Yara Bakım Sitesinde yer alan bilgiler, hekimin hastasını muayene etmesi, tanı ve teşhis koyması yerine geçmez. Bu bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.